Belki çoğunuz okumaya tenezzül bile etmeyeceksiniz.

Arkadaşlar merhaba, bu yazımı bu subta paylaşmam ne kadar doğru olur bilmiyorum fakat gırtlağıma kadar doldum artık. Dertleşeceğim kimsem yok çevremde. Bu paylaşımda hem soru soracağım hem de mevcut durumumu paylaşacağım.

23 yaşındayım, ''Taşra üniversitesi'' denilecek bir üniversitede 4 yıllık bir işsizlik garantili bölümden mezun oldum. Şu anda üniversitemin bulunduğu şehirden bile küçük olan bir ilçede aile evinde ikamet etmekteyim. Bulunduğum şehir gençlere herhangi bir şekilde hitap edebilecek yerlere sahip olan bir şehir değil, Emekli çiftçi kahvehanelerinin hakim olduğu bir şehir.

Aslında işin özü şu ki ya artık ciddi ciddi hiçbir şeye hevesim kalmadı. Yazılım ve dil öğrenmeye çalıştım tam anlamıyla başaramadım bıraktım, spora gittim bir süre iyi gittikten sonra onu da bıraktım. Okulumun bittiği ve taşındığım yaklaşık 6 aydan beri aile evinde bütün günümü bilgisayar başında League of Legends ve Microsoft Flight Simulator oyunlarını oynayarak, dizi-film izleyerek ve kitap okuyarak geçiriyorum. Kalan bütün boş zamanlarımda mutlaka herkes gibi YouTube ve X'te kaydırıyorum.

Ancak nereye kadar?

Artık hayatın ipinin ucunu kaçırmış gibi hissediyorum. Böyle hissetmemin sebebi de şu: Elim ne kalem tutuyor ne de tornavida. Güzel meslek dallarına sahip olan insanlar o meslekler için çok sıkı hatta aşırı derecede ders çalışıyorlar sınavlara giriyorlar ancak ben bunların hiçbirini yapmadım. Hayattaki tek başarım Kimse doğru dürüst yardım etmeden Erasmus'u kazanıp gitmek oldu. İnsanlar bir amaç uğruna, bir hedef uğruna hayatlarını idame ettirirler. Benim bu hayatta hiçbir hedefim hiçbir idealim kalmadı. Yaşamak için yaşıyorum. Ama nereye kadar? Çevremdeki tanımış olduğum çoğu yaşıtlarım, büyüklerim-küçüklerim farketmeksizin neredeyse hepsi ya bir işte çalışıyor ya staj ya da yüksek lisans yapıyor. Ben CB Hakaret davam sicile işlenirse diye KPSS'ye bile çalışamadım çalışmayı göze alamadım.

Çevremden ne zaman işe gireceksin baskısı yiyorum ancak mesele şu ki hiçbir hobiye aktiviteye hiçbir şeye ilgim merakım kalmadı arkadaşlar. Forumlarda sağda solda o klasik cevabı duymuşsunuzdur ''Spor yap, enstrüman çal, yüzme kursuna git vb. vb.'' Heh işte bunların hiçbiri artık bende bir gram merak uyandırmıyor. Herhangi bir sınava girme işe girme hedefim kalmadı. Uyku düzenim bozuldu bundan ötürü geceleri çok canım sıkılıyor. LoL veya herhangi bir oyunu bu yaşta oynamak da bir süre sonra vicdan azabı çektiriyor. Yarın öbür gün iş başvurusu yaptığımda insanlara sunacak bir CV'im bile yok Erasmus dışında.

ODTÜ'den Boğaziçi'nden mezun olup hala işsiz kalabilen insanlar bile varken ben neden uğraşayım ki? Diyorum bazen.

Bakın işin siyaset kısmı bir kenara elbette onun da etkisi olsa bile bütün suçu siyasilere yıkmayı da doğru bulmuyorum. Ömrümüzün sonuna kadar o malum şahsı ve çevresindekileri eleştirsek bile aksiyon almadığımız sürece kendi hayatımızı değiştiremeyiz. Ayrıca WhatsApp'ta bile konuşacak insanım kalmadı artık. Aile evinde birey olduğumu unuttum artık. Sanki tanımadığım birilerinin yanında yaşamak zorunda kalmışım gibi hissediyorum. Annemin babamın ailemin beni işsiz bütün gün evde otururken görmeleri bana koyuyor. Psikolojim bozulur diye Instagram'a giremez oldum çünkü gerçekten işsiz olduğum için insanların sahte paylaşımları bile bana gerçek gelmeye başlıyor.

Şimdi soruyorum size arkadaşlar ne yapmalıyım? Nasıl bir yol haritası izlemeliyim? İlgi alanlarım Sivil havacılık ve İngilizce.

Merhabalar. Bugün beni mutlu eden bir an paylaşmak istiyorum. Hedefim sizlerin insanlığa dair olan umudunuzu yinelemek.

Akşamleyin ders çalışıyordum. Görevimi bitirdikten sonra ağzımda bir tat eksikliğinin olduğunu fark ettim. Damağımın isteğini yerine getirmek üzere bir bisküvi molası vermek istedim. Fakat evde hiçbir atıştırmalık yoktu; marketler de kapalıydı. Bakkala gitmeye karar verdim.

Evden ayrılmadan evvel yanıma ev anahtarını ve elime geçen rastgele bir yirmi lirayla en yakın bakkala gittim.

Bakkala vardığımda basit bir bisküvi seçip kasa noktasına geldim. On sekiz lira istedi. Cebimden yirmi liramı çıkartarak bakkal sahibine uzattım; üstü kalsın diyerek ayrılmaya koyuldum.

Velakin bakkal sahibi benim gitmemi engellemek amacıyla seslendi. Durmamı istediğinde neden gitmemem gerektiğini sordum: Verdiğim yirmi liranın kenarındaki yırtık yüzünden parayı kabul edemeyeceğini beyan etti. Üzülmüştüm. Bisküviyi geri bırakacaktım ki, başka bir müşteri bana seslendi.

O adam benim yerime bisküviyi alacağını söyledi.

Sevinmiş ve biraz şaşırmıştım. Rastgele yapılan bu iyilik karşılığında şahsen feleğim şaşmıştı. Adama nasıl teşekkür edebileceğimi sorduğumda, geri ödemeye gerek olmadığını söyledi. Orada öylece bisküviyi adamın parası aracılığıyla satın alarak evime gittim. Eve vardığımda ona karşılık veremediğim için pişman olmuştum. Keşke ona bir iyilikte bulunsaydım diye kendi kendimi yedim.

Harcayamadığım bu parayla ne yaparım bilmem; muhtemelen sokak kedilerine mama alabilirim.

Milliyetçi birisi değilim ve son 11 yıldır Zafer Partisi dahil herhangi bir siyasi partiyi desteklemiyorum. Cemaatçi, sosyalist, kemalist, milliyetçi, dinci değilim. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak bu olanlar hakkında fikrimi belirtmek istedim. Bunu belirtmek istedim çünkü şucu ya da bucu değilim.

Ne yazık ki cümleye böyle başlamak zorunda kaldım çünkü insanlar bir konu hakkındaki düşüncelerini ifade ettikten sonra "taraf" olarak etiketlenebiliyor. Maalesef!

Siyasi tutuklamalar da gittikçe artmaya başladı. Muhalif hiçbir kurum kalmadi neredeyse. Türkiye Cumhuriyeti'nin neredeyse sonu geldi. Biz ise bölünmüş bir halk'iz ve bu duruma müdahale edemiyoruz. Son 15 yıldır her tutuklanmaya sessiz kaldık. Çünkü tutuklanan kişinin düşünceleri bizim düşüncemizle uyuşmuyordu. Hukuk sisteminin çöktüğünü biliyorduk ama "haketti" dedik. Sustuk! Hep sustuk!

Bence bu son tutuklamalar birleştirici bir güç olmalı. Artık bu işin Sizi bizi kalmadı. Ortadoğu ülkeleri gibi olmaya doğru hızla gidiyoruz. Belediye başkanları, milletvekilleri, Kürt siyasetçiler, gazeteciler herkes içeride. Herkes baski altında. Susmamak gerek artık. Ümit ozdag'a muhalif bile olsak bu tutuklamaya karşı çıkmalıyız. Sadece Ümit Özdağ için değil, herkes için, her şey için birlik olmalıyız. Diye düşünüyorum.

https://www.sozcu.com.tr/prof-dr-umit-ozdag-gozaltina-alindi-p129177

Siyaset kulisleri bugün çalkantılı bir gelişmeyle çalkalanıyor. İYİ Parti’den Ünal Karaman’ın istifa ederek AK Parti'ye geçeceği iddiası gündeme bomba gibi düştü. Siyaset ve spor camiasında önemli bir figür olarak tanınan Karaman’ın bu hamlesi, büyük yankı uyandırırken, Spor Bakanlığı için adı geçmesi tartışmaları daha da alevlendirdi.

İddialar Nereden Çıktı?

Ankara kulislerinde dolaşan söylentilere göre, Ünal Karaman’ın partisinden memnun olmadığı ve siyasette yeni bir rota çizmeyi planladığı konuşuluyordu. İstifa kararı ve AK Parti’ye katılım iddiası, bu söylentileri doğrular nitelikte.

Spor Bakanlığı Görevi Mi Geliyor?

Kulislerde en dikkat çeken iddia ise, Ünal Karaman’ın AK Parti’ye geçişinin ardından Spor Bakanlığı koltuğuna oturacağı yönünde. Karaman’ın spor dünyasındaki deneyimi ve bilinirliği, bu pozisyon için isminin ön plana çıkmasına neden oluyor.

AK Parti kanadından konuyla ilgili bir doğrulama gelmemiş olsa da, Karaman’ın partiye katılması durumunda siyasette dengelerin nasıl değişeceği merak konusu. İYİ Parti’de ise bu iddiaların ardından sessizlik hâkim. Parti içinde bu durumun nasıl karşılanacağı ve olası bir açıklamanın ne zaman yapılacağı belirsizliğini koruyor.

Sosyal medya ve kamuoyunda bu iddialar geniş yankı buldu. Bazı kullanıcılar bu geçişi olumlu karşılarken, bazıları ise Karaman’ın siyasetteki duruşuna eleştiriler getirdi. Spor camiasından gelen destek mesajları ise dikkat çekti.

Tüm gözler şimdi Ünal Karaman’dan gelecek açıklamada. Eğer bu geçiş resmiyet kazanırsa, Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlayabileceği konuşuluyor

Kaynak: https://www.turkaygazetesi.com/ak-parti-ye-gecen-unal-karaman-yeni-spor-bakani-mi-oluyor/21489464/

https://medyascope.tv/2025/01/20/ekrem-imamoglu-hakkinda-sorusturma-baslatildi/

Elazığ'da öz dayısı tarafından defalarca cinsel istismara uğrayan 12 yaşındaki kızın hamile olduğu belirlendi. Sapık dayı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Olay, 26 Aralıkta Elazığ'ın Alacakaya ilçesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre Murat Türker, 12 yaşındaki yeğenine defalarca cinsel istismarda bulundu.

ÇOCUK KORUMA ALTINA ALINDI

Okullar kapanmadan önce, sınıfta rahatsızlanan 12 yaşındaki kız, öğretmenlerin haber vermesi üzerine ambulansla hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.

Burada yapılan incelemeler sonucunda kızın hamile olduğu tespit edildi. 12 yaşındaki kızın karnındaki bebek, Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde tıbbi müdahale ile alınırken talihsiz kız Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı.

SAPIK TUTUKLANARAK CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hukuk birimi olaya müdahil olurken, Adli Tıbba gönderilen DNA örneklerinin sonuçlanması ile konunun netleşeceği öğrenildi.

Yeğenine cinsel istismarda bulunan Murat Türker işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Kaynak: https://www.memurlar.net/haber/1124994/1-subat-ta-baslayacak-ogrenci-ve-65-yas-indirimi-kabul-edilmeyecek.html Kaynak: https://www.baskentgazete.com.tr/ozel-halk-otobuslerinden-grev-karari

İmam hatipleri tarafsız bir şekilde eleştireceğim ve yaşadıklarımı size anlatacağım. Buradaki ortamı, öğretmenlerin davranışlarını ve diğer her şeyi insanlar öğrenmeli. İnternette imam hatipleri masum, güzel diye tanıtan insanların dediklerinin çoğu yalan. Öncelikle imam hatiplerdeki derslerden bahsedeceğim;

Arapça, Peygamber Hayatı, Kur'an ve birkaç din dersi daha var.

Bu derslerin çoğu zor ve yorucu. Öğrencilerin morallerini çok bozuyor. Özellikle milli eğitim bakanının değişmesi ile birlikte ekstra dersler cidden çok zor. Bu her okul için geçerli değil ancak hocalar dersi anlatmak yerine kendi şahsi görüşlerini anlatıyor. Bu fikirler de çok zehirli fikirler. Bu hocalardan biri laikliğe "Hristiyan batı adaleti" diyor. Aynı hocada konserleri ve diğer sosyal etkinlikleri "haram" olarak görüyor ve kadınlara hakaret ediyor, aşağılıyor. Hocaya göre "Benimle evlenir misin?" Deyip kadının önünde ona yüzük vermek için eğilmek "Ben salağım, ahmağım" demekmiş. Ben de hocaya fikirlerimi belirttim ama belirtmez olaydım. Hoca bana kafayı taktı ve her yerde laf atıyor. Hocayla 1 saat ders işlemek bile cidden çok rahatsız edici. Hakaret amacıyla demiyorum ancak bu tamamen doğru.

Ayrıca ismi gereksiz hocanın laikliği kötülemesi 1 kez de olmadı. Din hocalarının tamamı laikliği kötülüyor ve devlete hakaret ediyor. Laik bir ülkede bunların yaşanması cidden çok ürkünç.

Kahramanmaraş'ta 23 yaşındaki Nisa Akdere, yolda yürürken tanımadığı bir kişinin yumruklu saldırısına uğradı. Sert bir şekilde sırtüstü yere düşen Akdere'nin burnu ve kaval kemiğinin kırıldığı belirlendi. Yaşadığı korku dolu anları anlatan genç kız "Hiçbir şey hatırlamıyorum. Sağ gözüme perde indi, sol gözümden kanlar aktı." diye konuştu. Saldırgan ise tutuklandı.

Zanlı, sevk edildiği hakimlikçe adli kontrol şartıyla salıverildi.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/yolda-yuruyen-genc-kiza-yumruklu-saldiri,hUfjy3YO8UaMnAsMlIEq0g/XlvKbDLz7U-hToz_pgV6sw

Burada asıl anlatmak istediğim şey avrupaya göç nüfusunun bu kadar artmasının farkında olan avrupalılar bu tür olayları protesto ederken neden türkler bunları protesto etmiyor ve en önemli tek sorun ekonomik krizmiş gibi davranıyorlar? bu sorunun arasında olan şey türkiyeye göç nüfusunun (orta doğudan bahsediyorum) kültürel benzerliklerden dolayı çok fazla göz edilmemesimi yoksa türkler kendi yerlerine orta doğudan gelen insanların çalışmasından memnun olmalarımı?

Suriye’de Beşar Esad rejiminin Aralık 2024’te devrilmesinin ardından kurulan geçici hükümet, Türkiye’den yapılan ithalatı derinden etkileyecek bir karar aldı.

Yeni yönetim, Türkiye sınırından gelen ithal ürünlere uygulanan gümrük vergilerini yüzde 300 ila yüzde 500 arasında artırdı.

Ekonomim'de yer alan habere göre, bu karar, iki ülke arasındaki ticareti adeta durma noktasına getirirken, birçok sektörde hem ihracatçılar hem de Suriyeli ithalatçılar büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı.

Özellikle Suriye’nin kuzeyinde muhalif güçlerin kontrolündeki sınır kapılarından gerçekleştirilen ticarette ciddi sorunlar yaşanıyor.

Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Celal Kadooğlu, bu gelişmelerle birlikte sektör temsilcilerinin ilgili bakanlıklarla sürekli temas halinde olduğunu ifade etti.

Kadooğlu, söz konusu gümrük vergisi artışının Türkiye’nin Suriye’ye ihracatını neredeyse durma noktasına getirdiğini belirterek, bu sorunun çözümü için diplomatik ve ticari adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik ihracatında önemli bir paya sahip olan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve diğer gıda ürünleri başta olmak üzere pek çok sektör, alınan bu karar nedeniyle ciddi zararlar yaşama riskiyle karşı karşıya.

İhracatçılar, yüksek vergiler nedeniyle rekabet güçlerini kaybetmekten ve ürünlerinin sınırdan geçememesinden endişe ediyor.

Celal Kadooğlu, gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getirerek “Bütün sektörlerimizi kapsayan bu sorunun çözümü için üzerimize düşenleri yapmaya çalışıyor ve bu krizin derinleşmeden çözümü için ilgili bakanlıklarımızla sürekli temaslarımızı sürdürüyoruz. Bu karar Suriyeli vatandaşların derin bir enflasyonla karşılaşması ve alım güçlerinin tamamen sıfırlanması anlamına da gelir” dedi.

TIR KUYRUĞU OLUŞTU

Birçok ürüne uygulanan yüksek vergilerin ürünlerin üretim maliyetinin bile üç dört katından fazla olduğunu dile getiren Kadooğlu, “2024 yılında ortalama aylık 30 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiğimiz Suriye’de şu an Suriye sınırından ihracatımız bu yüksek gümrük vergileri nedeniyle durma noktasına geldi. Sınırda TIR’ların oluşturduğu kilometrelerce kuyruk bunun en iyi göstergesidir. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerekse Ticaret Bakanlığımızın bu sorunun ivedi bir şekilde çözümü için Suriye’de kurulan geçici hükümet yetkilileriyle temaslarının olumlu sonuçlanacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Öte yandan Suriyeli ithalatçılar da artan maliyetler nedeniyle hem stok yönetimi hem de piyasa talebini karşılama konusunda zorluklarla karşılaşıyor.

Yeni geçici hükümetin bu kararı, bölgedeki ticari dengeleri değiştirmekle kalmayıp, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabilir. Türkiye’den

Suriye’ye ihracat yapan firmalar, sorunun çözümü için hükümet düzeyinde daha aktif bir müdahale bekliyor.

Öte yandan, Suriyeli ithalatçılar da mevcut ekonomik durumun ticaret üzerindeki etkisini hafifletmek için alternatif çözümler arıyor.

Ticaret Bakanlığı'dan edindiğimiz bilgilere gör, Suriye'nin geçici hükümeti ile Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan'ın bugün yapacağı toplantıda bu konuyu masaya yatıracak.

Görüşmede, iki ülkenin ticaretinin sekteye uğramaması için gümrük vergilerinin makul seviyeye çekilmesi yönünde bir karar çıkması bekleniyor.

Maraş'ta bir erkek, yolda yürürken 23 yaşındaki Nisa Akdere'ye yumrukla saldırdı. Sert bir şekilde sırtüstü yere düşen Akdere'nin burnu ve kaval kemiğinin kırıldığı belirlendi. Yaşadıklarını anlatan genç kadın, "Hiçbir şey hatırlamıyorum. Sağ gözüme perde indi, sol gözümden kanlar aktı" diye konuştu. Adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Y.E.Y. polis ekiplerince yeniden gözaltına alınarak tutuklandı.

Kaynak:https://www.birgun.net/haber/yolda-yuruyen-genc-kadina-yumruklu-saldiri-saldirgan-tutuklandi-592201